top of page

BİLGİ VE EMEK

  • Yazarın fotoğrafı: Kent Siyaset
    Kent Siyaset
  • 28 Mar 2019
  • 3 dakikada okunur

Yıllarca üretsekte, gençken ürettiklerimiz her şeyden daha değerlidir.

Üniversite yıllarımda karşılaştığım, paylaştığım, öğrendiğim onca değerli an vardır. Unutulması mümkün olmayan deneysel paylaşımlar, zamanın oncalığına rağmen canlılığını ve berraklığını kaybetmez. Mazi dediğin, yerini bir anda tekrarlanmış bir heyecana bırakır.


Güzel bir günün sabahı başladı.


Ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi Cebeci kampüsünde öğrenci kolektifleri sesli düşünmenin en keyifli çalışmasını yapıyordu. Sıkı bir bilimsel ve siyasal tartışma alanı vardı. Sabahtan başlayan çalışma akşam saatlerine kadar devam edecekti.


Bugün çok, ama çok önemli yerlerde yönetici olan, ekseriyetten gazeteci olan arkadaşlar vardı. Kamu yönetimi okuyanlar da vardı. Hukukçular da vardı. Diğer fakültelerden katılanlar da vardı. İki üç otobüs poliste kampüs dışında bekliyordu.

Büyük siyasal kavgaların olduğu bu tür toplantılar büyük güvenlik önlemleriyle geçer. Neyseki bilinç hakim gelmişti. Biraz sloganlar atılmıştı. Fakat inanılmaz bir soğukkanlılık hakimdi.


Türkiye’nin geleceği üzerine verimli bir fikir tartışması başlamıştı. Akademisyenler öğrencilerini izliyordu. Yüzlerce öğrenci amfiyi doldurmuştu.


Özellikle bilimsel veriler üzerinden yürüyen tartışma bazen ajitasyon içerikli konuşmalarla tırmanıyordu. Her siyasetten öğrenci vardı. Ülkücülerde vardı, muhafazakarlarda vardı, laiklerde vardı, solcularda vardı. Yani kapalı devre bir tartışma değildi. Renkliydi. Herkes birbirinin görüşünü çürütmeye yönelmemiştir. Kısa süre içinde, insani fikirler yerini siyasi söylemlere bırakmıştı. Bu süreç sancılı tartışmaların gergin seyrine sahne oluyordu. Neyseki gençlik sinerjisi, atraksiyonlu çıkışlar yerine, fikir tartışmasıyla devam ediyordu.


Günün ilk saatleri tartışma alanı öğrencilerin kampüs içinde dominant çıkışlarının bazı gruplara verdiği zarar ve öğrenci talepleri üzerine yoğunlaşıyordu. Yurt sorunları, yemek sorunları, sosyal sorunlar konuşuldu. Ama fakültelerin kendi yayınlarının olmaması temel tartışma konusu oldu. Yayıncılığın önemli olduğu ve dergi, fanzim gibi öğrenci haberciliğinin ve öğrenci makalelerinin yayıncılığının temel bir ihtiyaç olduğu konuşuldu. Kampüs hayatının, üniversite açısından verimli ve olağan koşullarda üretimle geçmesi için yayınların, fikirlerin yaşaması ve tartışılması için çok ama çok önemli olduğu ifade ediliyordu.


Fen fakültesi öğrencileri dinleyici rolündeyken, iletişim ve hukuk öğrencileri sert tartışmalar yapıyordu. Çok nadiren yapılan bu karma tartışma, akademik kadrolar tarafından yakından izleniyordu.


Bu gün televizyonlardan izlediğimiz siyasetçiler ve iletişimciler o gün, o toplantıdaydılar diyebilirim. Yani toplantı çok üst perdeden siyaset üretiyordu.


Günün ikinci yarısında anfide sosyal demokratlar ve solcular kalmıştı. Toplantı sonlarında Eğitimsen ile ilgili bir tartışma çıktı. Ülkenin en büyük sendikası olan Eğitimsenin iktidarı eleştirirken daha sert bir dil kullanması gerektiği ifade ediyorlardı. Türbanlı öğrencilerin daha rahat şekilde üniversitede kendilerini ifade etmeleri için solcuların yardımcı olmaları gerektiği konuşuluyordu. Haklar ve hürriyetler alanından taviz verilmemesi gerektiği ve üniversitelerin herkesin hakkı olduğuna vurgu yapılıyordu. Türban eylemlerine insani bir hak olarak bakmak gerektiği söyleniyordu. Üniversite öğrencileri özgürlükler konusunda kimliklere, şekillere, giyim ve kuşama bakmaksızın herkesin eşit olduğuna vurgu yapıyorlardı.


Bakın bir kantin tartışması değildi... bir siz biz, ben sen meselesi değildi. Konu memleketin yaşanır olması için genç zekaların fikir üretimiydi.


Neyse toplantımıza dönecek olursak,

Toplantı gittikçe uzuyordu. Kadın hakları konusunda toplumun aydınlığa ihtiyacı olduğu konusu tartışılmaya başlandı. Türbanlı öğrencilerin hakları kadar meselenin kadın hakları açısındanda önemli olduğu konuşulmaya başlandı. Çünkü yapılan baskının salt bir ideolojik baskı olmadığı, cinsiyet eşitsizliğini de körüklediği söyleniyordu. Bu konuda yeterli alt yapı çalışması olan, hukukçu ve insan hakları savunucusu aktivist öğrenciler verileri okudular.


Ülkenin bu gidişle sıkıntılı bir sürece itileceğini söylüyorlardı. Tespitleri vardı. Durum gayet netti. Kadın erkek mesleklerinde ki mutsuzlukların toplumun temelinde başka sorunlara işaret ettiğini vurguluyorlardı. Ekonomik sıkıntılar, siyasal tek tiplilik, sesi çıkmayan demokratik kitle örgütleri ve hala sessiz kalan sendikaların öğrencileri üzdüğünü açık şekilde görüyorduk. İnanılmaz tespitler bugünümüze ışık tutmuş ki; o günün eleştirisi bu gün gerçeklerle bizi buluşturdu.


Liberal muhafazakarlık gelişti, liberal vatanseverlik gelişti, sağlaşan sosyal demokratlar gelişti, sol kimliğini koruyamadı daha da marjinalleşti ve milliyetçi, muhafazakarlık kendi içinde gittikçe katı bir yapıştırıcı oldu. O günkü ifadelerden bugüne yansıyan bunlar oldu. Kadın cinayetleri arttı. Toplum hafızası zayıfladı. Dün olan vahşet, bir sonraki sabaha kadar unutuldu. Toplumda niteliksel bir değişim olmadı. Toplum siyaset üretemeyen muhalefete ve etken gücünü ve bilinç gücünü kullanamayan STK’lara ve etkisiz sendikalara mahkum edildi. Garip ama muhalefetsiz iktidar bile kendi çeperlerini genişletecek siyasal üretimde bulunamadı.


Gençler toplumun aynasıdır. Eğer eleştirmeyen ve okumayan, sorgulamayan bir gençlik varsa durum vahimdir. Çünkü üniversiteler bilim ve ilim yuvalarıdır. Bilim şüphe ve kuşku üzerine ilerler. Öğrencide kuşku ve soru işareti yoksa; ya konuyu anlamamış, yada bilgiyi özümseyememiş belki de korku ve kaygı içindedir.


Dünya tarihinde her köklü değişimi ya işçi sınıfı yapmıştır, yada üniversite gençliği yapmıştır. Siyasal çıkarımların ve ilerlemelerin rotasını üniversiteler belirler. Yani bilgide aşağıdan yukarıya parlar, emekte bireyden topluma yayılır bilinç gibi. Yani toplumsal değişimler ya bilimle, bilgiyle yapılır yada emekle alınteriyle yapılır.


Derleme 2010 Etnoloji dergisi alıntısıdır.

Sema Durutaş, Ferhat Kaya, C. Metin Süvari, Fehmi Başusta, İzzet Bati,

Comments


bottom of page