top of page

Şiddet Geni; Mao Geni

  • Yazarın fotoğrafı: Kent Siyaset
    Kent Siyaset
  • 19 Oca 2021
  • 2 dakikada okunur

Şiddet toplum sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Şiddetle ilgili yapılan araştırmalar siyasetten sanata bir çok alanda devam ediyor. Amaç şiddeti azaltmak için geniş ve kalıcı çözümler oluşturmaktır. Şiddetin cinsiyet rolleriyle yakından ilgili olduğunu düşünen antropologlar biyolojik yaklaşımlardan diğer sosyal çalışmalara varan geniş saha çalışmaları yapıyor. Özellikle cinsiyet rollerinin üretimi ve akışkanlığı üzerine araştırmalar ve okumalar yapan Antropolog Fehmi Başusta konunun siyasal eğilimlerle ve devletin temel yapısıyla yakından ilgili olduğunu ifade ediyor.

Şimdi asıl konumuza dönelim, bilim insanlarına göre biyolojik geçmişimiz şiddete olan yakınlığımızı belirleyebiliyor.


Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümünden Doç. Dr. Burçin Aşkım GÜMÜŞ’ e göre nörolojik yaklaşımlar önemsenmelidir.

Gümüşün yaptığı açıklama kısaca şöyle; “İnsan toplumlarında şiddet içeren olayların sıklığı sosyologları, biyologları, tıpçıları ve psikologları bu yıkıcı insan davranışının genetiğini, ön göstergelerini ve sebeplerini araştırmaya yönlendirmiştir. Nöro-kimya çalışmaları ve görüntüleme teknolojisindeki ilerlemeler sayesinde, şiddet, intihar, depresyon ve anksiyete gibi duyu ve kontrol bozukluklarının değişmiş gen ekspresyonları, kimyasal düzensizlik ve çevresel faktörlerin etkisiyle beyin aktivitesinin değişmesi sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir. Gelişmiş ülkelerde, şiddet suçu sıklıkla bir grup anti-sosyal insan tarafından gerçekleştirilmektedir. Yakın zamanlara kadar, cinayet gibi şiddet içeren sabıkalı davranışların belirli genler ile bağlantısı keşfedilmemişti. Ancak bu konuda yapılan genetik çalışmalar sonucunda çeşitli saldırgan davranışların %50’sinin genetik temelli olduğu belirlenmiştir. Bir insanın yaşamı boyunca genotipi ve etkisi altında kaldığı çevresel faktörler beyin fonksiyonlarını şekillendirmektedir. MAO-A, DAT1 ve DRS2 genlerinin ekspresyonundaki değişiklikler nörotransmiter (sinir iletimi) seviyeleri ve dolayısıyla zekâ, kavrama, mizaç (ruh hali) ve hafıza gibi karmaşık fonksiyonları etkilemektedir. Stres, madde bağımlılığı, uyku kalitesi, beslenme ve sosyal ilişkiler gibi çevresel faktörler de beyin fonksiyonlarını etkilemektedir.

Monoamin oksidaz A (MAO-A) nöron mitokondrisinde işlevsel olan bir gendir. Monoamin oksidaz enzimi ise serotonin, dopamin ve epinefrin/norepinefrin gibi çok sayıda önemli nörotransmiterin yıkımını sağlar. Bu nörotransmiterler saldırganlık, duygu durumları ve kavrama açısından önemlidirler. X kromozomu üzerinde bulunan MAO-A geni aynı zamanda “savaşçı gen” olarak bilinir. Bu gendeki anomaliler yeterli miktarda MAO enziminin sentezini engeller. MAO-A inhibisyonu ile nörotransmiterlerin nöronlardaki aşırı birikimi ise depresyon önleyici özelliğe sahip olmasının yanı sıra saldırgan davranışlara da sebep olmaktadır (X kromozumuna bağlı, resesif kalıtılan Brunner sendromu).”



Comentários


bottom of page