ÇOK KISA BİR YAZI; İSTANBUL'U ALMAK
- Kent Siyaset
- 24 Mar 2019
- 2 dakikada okunur
Ülke siyaseti tamamen yerel seçimlere odaklandı. İlk defa yerel seçimlere ittifaklarla gidiyoruz. Sandık, özellikle İstanbul’da yerel seçimlerde Türkiye’nin kaderini belirleyecektir. İstanbul hem coğrafik büyüklüğü hemde nüfus büyüklüğüyle dünyanın sayılı mega kentleri arasında yer alıyor. Üstelikte ülke genelinde psikolojik ve politik üstünlüğün simgesi konumundadır. Unutmamak gerekir ki, iki kıta arasında ki köprü özelliğinin yanı sıra tarihi, siyasi, sosyal ve ekonomik belirleyiciliği vardır. Dolayısıyla İstanbul’u almak demek memleketi yönetmek demektir.
Öte yandan dünyanın en büyük barolarından biri İstanbul’da, dünyanın en geniş katılımlı meslek odaları İstanbul’dadır. İstanbulun üst yapılaşması çarpık haldedir. Ulaşımı yetersizdir. Trafiğine çözüm bulmak gittikçe zorlaşıyor. Kent içi yeşil dokusu giderek azalıyor. Sahil şeritlerinde kamu arazileri ranta teslim ediliyor. Son yirmi-otuz yılda fakirlerin, işsizlerin, yoksulların mahalleleri oluşmaya başladı. Yani kentin yoksul insan yükü bir hayli arttı. Bunun yanı sıra kentin ekonomik rantını elinde tutan kesim azalarak daha da zenginleşiyor. Kent içi adaletsizlik büyüyor. Yani; İstanbul büyük bir adaletsizliğe teslim edilmiş durumdadır. Hal böyle ilken İstanbul; gücüyle, heybetiyle, karmakarışıklığıyla, çarpık kentleşmesiyle ve altyapısızlığıyla siyasilerin ve hükümetlerin uykularını kaçırıyor.
İstanbul’un hem yapısal hemde kültürel sorunları var. Onca büyüklüğüne rağmen kent kültürü oluşmamıştır. Geçmiş ile gelecek arasında bağları oluşmamış bir kent izlenimi var maalesef. Tarihi misyonunu taşıyan mimari eserleri ile şimdilerde yapılan beton yığınları arasında bir bağ kurmak mümkün değil. Alt yapı sorunu var, görünen yer üstü planlar yeterli
Tüm olumsuzluklara rağmen İstanbul, dünyanın tanıdığı tarihi bir kenttir. Global sermayenin iştahını kabartmakla beraber, nüfusunun yüzde doksanını da doyuramayan bir kenttir. Kent sosyolojik olarak bir kimliğe sahip değildir. Maalesef dünya kentleri arasında güven veren bir sıralamada değildir. Bunca soruna rağmen İstanbul Türkiye için bir kader düğümüdür. Ülke kaderi bu mega kentin nüfus yüküne bağlıdır.
Peki bu durumda İstanbul’un sorunlarını nasıl çözeriz?
İstanbul’un sorunlarını çözmek için atılması gereken adım ne olmalıdır?
Nasıl bir bakış açısı olmalıdır?
Vizyonlu olmak neden önemlidir?
Comments